"Gittiğin yerde seni çok sevdiklerin bekliyordu… Volkan Konak şimdi bir türkü söylüyordur belki, Şimdi Filiz Akın’la sinema konuşuyor, Ferdi Tayfur’la eski dostlukları anıyorsundur… Edip Akbayram bir şarkı mırıldanıyordur sana, Ve sen yine yüzünde o tanıdık tebessümle 'ben de buradayım' diyorsundur."

Yılmaz abi…
Sen sustun ama dünya daha gürültülü oldu.
Sen gittin ama gökyüzü daha renksiz.
Senin yokluğun sadece bir sandalyeyi boş bırakmadı;
İnan bir çok hayatı eksiltti.

Bugün kırk gün oldu.
Ama bu kırk gün, sensiz geçen ilk kırk zamandı.
Ve biz henüz alışamadık…
Alışamayacağız.

Sen, bize yol gösteren bir yıldızdın.
Şimdi gökyüzünde parlıyorsun belki ama,
biz hâlâ başımızı kaldırıp seni arıyoruz.

Bize yaşamayı değil, yaşatarak yaşamayı öğretti.
Giderken arkasında bir devrin değil,
Bir yaşam tarzının hatırasını bıraktı.

Yılmaz abi…
Sen sadece büyük işler yapan bir iş insanı değil,
Büyük yüreklerle dostluk kuran gerçek bir Cumhuriyet çocuğuydun. Sen bu ülkeye sadece işler değil, İz bıraktın.


Kalplerde, hayatlarda, yollarda… Ve o izler kolay silinmeyecek.

Bir gün daha, bir nefes daha, bir özlem daha… Ama biz hep aynı cümleyle fısıldayacağız ardından: “İyi ki tanıdık seni, iyi ki Yılmaz abimiz oldun…”

Nur içinde yat.


Seninle birlikte koskoca bir çınar sustu… Ama o gölgen hâlâ üzerimizde…